İçeriğe geç

Kategori: Akademik Çalışmalar

İstiftâh – Ahmed Hâdî Maksûdî el-İstiftâhu fi’l-Kavâ‘idi’s-Sarfiyyeti’l-‘Arabiyye

Kitabı Temin Etmek İçin Tıklayınız. Bu kitap Maksûdî’nin İstiftâh isimli eserinin transkript edilerek Türkçeye kazandırıldığı bir çalışmadır. Eser birçok bab ve sîganın bir arada zengin örneklerle verilmiş olması açısından önemli bir eserdir. Ayrıca Arapça sarfı konusunda yazılmış birçok kitapta yer alan dağınık bilgilerin bir araya toplanmış olması açısından da kıymetli bir eserdir. Bu eser ile başka bir esere ihtiyaç duymadan bütün fiil türlerinin tüm sîgalarını ve çekimlerini bir arada bulacaksınız.  İsmail Ekinci “Hangi lisân olsa da, bir lisân ile söyleşebilmek ve o lisân ile yazılmış kitapları anlamak için evvela o lisânın lügatini yani sözlerinin manalarını bilmek lazımdır. Sâniyen o lisânın…

Cebir ve Denklem Hesabı Üzerine Özet Kitap (Çeviri-İnceleme)

Kitabı Satın Almak İçin Tıklayınız. Öyle bir kitap ki, kendinden önceki bin yılın tozunu alıp kendinden sonraki bin yıl(lar)a damga ‎vuracak ihtişamı ve enginliğiyle miladın ilk bininci yılın henüz tamamlanmamışken bir dâhinin ‎kalemiyle hayat buluyor. O kalem, tam 1178 yıl sonra bugün hala yazmaya devam ediyor ‎aslında. Biz hala, o kalemin yazdıklarını, yazıyor olduklarını okumaya devam ediyoruz. Ya da ‎belki yeni başlıyoruz… Zira ilginçtir ki, içinde yaşadığımız bu coğrafyanın en önemli ‎şaheserlerinden biri olmasına rağmen, yazılmasının hemen üzerine ve sonra yüzyıllar boyu ‎çeşitli dillere tercüme edilmiş olsa da, dilimize ve kültürümüze bugüne dek kazandırılamamış ‎bir şaheserdir aynı zamanda. Matematiksel hiçbir…

Arap Şiirinde Cimrilik

Konu, tema, öz ve içerik gibi temelde aynı anlamlarda kullanılan muhteva, Arap şiiri için önemli unsurlardan biridir. Birçok edebiyatçıya göre muhteva, şiirde şekilsel ve biçimsel unsurlardan daha önemlidir. Arap şairleri Cahiliye döneminden günümüz Modern döneme kadar şiirlerinde hep bir muhteva üzerinde yoğunlaşmışlardır. Kimi zaman kafiye düzeni ve vezin gereği, kimi zaman lafzı güzelleştirmede kullanılan edebi sanatlar gereği, kimi zaman da anlam zenginliğini elde etme kaygısıyla, ele alınan muhtevayı karşılayan aynı anlamdaki murâdif kelimeler şiirlerde farklı beyitlerde kullanılmıştır. Şiirin muhtevasını yansıtan bu kelimeler gerek etimolojik kökeni ve dilsel özellikleri gerekse sözlük ve ıstılahı anlamları itibarıyla çoğu zaman mercek altına alınmıştır.

Arap Şiirinde Cömertlik

Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Arap Edebiyatında da cömertlik temasının bilhassa Arap şiirinde ilk dönem Cahiliye döneminden günümüz Modern döneme kadar sıklıkla işlendiği görülmektedir. Cahiliye şiirinde tema olarak şecaatten sonra neredeyse ikinci derecede en sık kullanılan tema olan cömertlik, Modern dönem şiirine kadar birçok farklı anlamlarda şiirlerde geçmiştir. Cömertliğe yüklenen onlarca farklı anlam şiirlerden süzülmeli, cömertliğin şiirlerdeki ahenkli edebi kullanımı ortaya konulmalıdır. Bu çalışmada gayemiz cömertliğin bütün yönleriyle Arap şiirinde nasıl geçtiğini ortaya koymaktır.

İbrahim Abdulkadir el-Mâzinî ve “el-Bahs ‘Ani’z-Zeheb” İsimli Hikâyesi

Modern Arap Edebiyatı, Fransız Napolyon Bonoparte’nin 1789 yılında Mısır’ı işgal etmesiyle başlayan bir dönem olarak bilinmektedir. Mısır’ın işgali sonrasında Doğu ile Batı arasında hemen hemen her alanda etkileşimler olmuş, Arap Edebiyatı da bu etkileşimlerden nasibini almıştır. Bu yeni dönemin en meşhur Arap Edebiyatçılarından biri olan İbrahim Abdulkadir el-Mâzinî, Kahire’de 1890 yılında doğup ve 1949 yılında aynı yerde vefat etmiştir. Eğitimini Doğu Batı etkileşimin yoğun olduğu bu dönemlerde tamamlamıştır. el-Mâzinî Yüksek Öğretmen Okulu’nda okurken Abdurrahman Şükrî ile tanışmış ve Abdurrahman Şükrî ve Mahmut Akkâd ile bir araya gelerek Modernist İngiliz Ekolü olan Dîvân Topluluğunu oluşturmuşlardır. Edebi kişiliği itibarıyla el-Mâzinî’nin hayatının iki…

Harizmî’nin Kitâbu’l-Cebr ve’l-Mukâbele İsimli Eserinin Arap Dilindeki Yeri ve Önemi

Bir dilin zengin ve edebi bir dil olma ölçütlerinden birisi de kelime hazinesi bakımından zengin oluşudur. Gerek bir kelimenin birden fazla anlamlar için kullanılması, gerekse tek bir anlam için birden fazla farklı kelimenin kullanılması, dili zengin kılan bir hususiyettir. Bilhassa konuşma dilinde kullanılan kelimelerin dışında bütün bilim dalları, sanat, basın, spor gibi birçok alanda kelime dağarcığının zengin oluşu, dili zengin kılan bir unsurdur. İslâmiyet sonrası Arapça, İslâmi ilimler ve pozitif ilimlerle hem gramatik açıdan hem de kelime dağarcığı açısından gelişmiştir. Pozitif ilimlerden matematikte kullanılan sıfır, cebir ve mukabele gibi birçok kelime, İslâm alimleri tarafından yeniden tanımlanarak Arapçaya kazandırılmıştır. Matematik alanında…

Modern Arap Edebiyatı Ekolleri ve Şiir Toplulukları

İlk vahyin indiği ve İslâmiyet’in ortaya çıktığı tarihten yüz elli yıl öncesinde, Cahiliye dönemi olarak başlayan ve günümüze kadar farklı dönemlere ayrılan Arap Edebiyatının son dönemi Modern dönemdir. 1789 Yılında Napolyon Bonapart’ın Mısır’ı işgali ile başlayan ve günümüze kadar devam eden bu dönem, Arap Edebiyatında Modern dönem olarak bilinmektedir. Bu dönemde Batı kaynaklı eserlerin Arapçaya çevrilmesi ile başlayan etkileşimler ve yazarların Batı ülkelerine giderek buralardaki kültürlerden etkilenmeleri neticesinde Arap Edebiyatında birtakım yenilikler ve değişiklikler olmuştur. Batı kültür ve edebiyatından etkilenen edebiyatçılar, Cahiliye döneminden bu döneme kadar süregelen edebi düşünceyi savunan ve korumaya çalışanların karşısında yeni edebi türlerle, yeni edebi düşünce…

Ürdün Hikâyeciliği ve İlyâs Ferkûh’un ‘Denizi Kim Sürüyor?’ İsimli Hikâyesi

Dünya Edebiyatı’nda kısa hikâyenin çok yakın bir dönemde ortaya çıktığı bilinmektedir. XIX. Yüzyılın ikinci yarısında Amerikan yazarlar tarafından ortaya atılan bu edebi tür, Rus yazarlar tarafından dünya çapında yayılmaya başlamıştır. Kısa hikâye türünün Arap ülkelerinde ilk nüvesi, 1917 yılında Muhammed Teymûr tarafından neşredilen “Trende (fi’l-Kıtâr)” isimli eserdir. Birçok Arap ülkesinde olduğu gibi Ürdün’de de kısa hikâye türünde hikâyeler yazan edebiyatçılar 1940’lı yıllardan itibaren görülmeye başlamıştır. Ürdünlü kısa hikâye yazarlarından birisi de İlyâs Ferkûh’tur. 1948 yılında Amman’da doğan ve 15 Temmuz 2020’de aynı yerde vefat eden Ferkûh, başarılı kısa hikâyeleri ile bütün dünyada tanınmış bir edebiyatçıdır. Birçok hikâyesini bir arada neşrettiği…

Arap Şiirinde Urcûze Geleneği ve Râciz Halîl Mutrân’ın Erâciz’i

Modern dönem Arap şairlerinden birisi de Halîl Mutrân’dır. Halîl Mutrân Lübnan’ın Ba‘lebek şehrinde 1871 yılında doğmuştur. Annesinden şiiri ve vezinleri öğrenen şair, dönemin önemli şairlerinden dersler almış ve küçük yaştan itibaren şiirler yazmıştır. Klasik şiir anlayışını sert bir şekilde eleştiren ve şiirin muhtevasının şekil ve biçim gibi özelliklerin gölgesinde kalmaması gerektiğini, şiirde işlenen konunun daha önemli olduğunu vurgulayan şairin urcûze türünde şiirlerinin yer aldığı bir divanı bulunmaktadır. Sadece recez bahriyle yazılan şiirlerin yer aldığı bu divan ile’ş-Şebâb ismiyle bilinmektedir. Divanın tam adı İle’ş-Şebâb Erâcîz fî Ahdesi Vesâʾili’n-Necâh mine’l-Ahlâk ve’l-Âdâb’dır ve Gençlere Ahlak ve Edepte Başarıya Ulaşmanın Yeni Yolları Hakkında Urcûzeler…

Arap Dili ve Şiirinde Şecâat

Şecâat Arap Edebiyatında gerek nesirde gerek şiirde bir muhteva olarak sıklıkla kullanılan bir sözcüktür. Şecâat sözcüğü etimolojik olarak Arapça kökenli bir kelimedir. Arapça’da mastar olarak yer alan şecâat sözcüğü cesaret, cesurluk, yiğitlik, kahramanlık, yüreklilik, mertlik, erkeklik, efelik, dadaşlık, gözü karalık, gözü peklik, bahadırlık gibi Türkçe anlamlara karşılık gelmektedir. Arap şiirinde şecâat sözcüğü genellikle ilk anlamı olan cesaret/cesurluk olarak kullanılmıştır. Savaşlarda ön safta düşmanın üzerine gözünü ölümden sakınmaksızın atılmak bir cesaret olarak gösterilmiştir. Bazı şiirlerde ise cömertlik, akıllılık ve düşüncelerini ölmekten bile korkmadan açıkça ifade etmek cesaret olarak ifade edilmiştir. Terim olarak şecâat sözcüğü, ahlak literatüründe “gazap veya öfke duygusunun akla…

Zu’n-Nûn Eyyûb’un Darağacı İsimli Öyküsü

Iraklı öykü yazarlarından birisi de Zu’n-Nûn Eyyûb’dur. Zu’n-Nûn Eyyûb, muasır müelliflerden olup, hakkında detaylı bir çalışmanın yapılmadığı, kendi hayatını kendi eliyle yazan, roman ve hikâye yazarı bir edebiyatçıdır. 1908 yılında Irak’ın Musul şehrinde doğmuştur. İlk hikâye yazmaya 1933 yılında başlamıştır. Zu’n-Nûn Eyyûb, Irak kültürünün en iyi temsilcisi olmuştur. Irak kültürünü eserlerinde başarılı bir şekilde yansıtmıştır. Modern Irak Edebiyatında ve sanat dünyasında unutulmayacak bir isim olmuştur. Bütün eserlerini 1937-1970 yılları arasında yayımlatmıştır. Irak Enformasyon Bakanlığı tarafından birinci baskısı 1937 yılında yapılan Edip Zu’n-Nûn’un Bütün Eserleri isimli eser, müellifin “Darağacı” isimli öyküsünün yer aldığı eserdir. İki ciltten oluşan bu eser, Zu’n-Nûn Eyyûb’un…

İbn Nübâte el-Mısrî ve Divânı

Memluk dönemi Arap şairlerinden birisi de İbn Nübâte el-Mısrî’dir. 686/1287-768/1366 Yıllarında Mısır’ın Kahire şehrinde yaşamıştır. Ömrünün ilk yıllarında devlet büyüklerine medih şiirleri yazarak şairliğe başlamıştır. Ancak bu medih şiirleri önemsenmemiş ve beklediği ilgi ve itibarı görmemiştir. Eyyûbî Emîri el-Meliku’l-Müeyyed Ebu’l-Fidâ, İbn Nübâte’nin kendisi hakkında yazdığı medih şiirlerini beğenmiş ve onu maddî ve manevi olarak desteklemiştir. Hayatının bu döneminden sonra şiirleriyle meşhur olmuştur. İbn Nübâte seyahatname, hutbe, tasvir, ayet ve hadislerdeki garip kelimeler gibi alanlarda eserler neşretmiştir. Mansur eserlerinden ziyade manzum türündeki eserleri ile meşhur olmuştur. Zamanın Eyyûbî Emîri el-Meliku’l-Efdal’le beraber çıktıkları bir avı tasvir eden ve yüz altmış yedi beyitten…

Gramer Temelli Kitâbe İmlâ İnşâ’

Kitabı Temin Etmek İçin Tıklayınız.   Arapçayı öğrenmek, öncelikle dilin gramer kurallarını bilmekle mümkündür elbette. Okuma, yazma, dinleme ve konuşma diye bilinen dört beceriyi elde edecek düzeyde bir dili öğrenmek için, her bir alanda etkili ve verimli yöntemlerle eğitim almak da şarttır. Bu kitapla yazma becerisi kazandırmak hedeflenmektedir. Öğrencinin Türkçeden Arapçaya çeviri kabiliyetinin, konular bağlamında basitten zora doğru arttırılması hedeflenmektedir. Sarmal yönteme uygun bir şekilde hazırlanan bu kitapla öğrenci, ortalama 7.500 Arapça kelimeyi de öğrenmiş olacaktır. İlk baskısını 2020 yılında yaptığımız Kitâbe İmlâ İnşâ’ isimli eserimizin ünite başlarına nahiv kurallarını özet bir şekilde eklediğimiz ve Gramer Temelli Kitâbe İmlâ İnşâ’…

Üç Cümel ve Arap Dilindeki Yeri

Nahiv ilmi, Arapçanın gramatik yapısını ve kurallarını ele alan bir ilim dalıdır. Hem nahiv ilminin hem de Basra dil mektebinin kurucusu olan Ebu’l-Esved Zâlim b. Amr b. Süfyân b. Cendel ed-Duelî’ye (ö. 69/688) Hz. Ali’nin kelime çeşitleri ve tanımlarını kapsayan bir sayfayı vermesinden sonra “Bu yola girerek ilerle.”( اُنْحُ هَذَا النَّحْوَ)  demesi üzerine nahiv ismiyle anılmaya başlayan bu alanda, ed-Dueli’den günümüze kadar binlerce nahiv kitabı neşredilmiştir. Bu nahiv eserlerinden el-Cümel ismiyle bilinen altı eser vardır. Bunlar Ebû Bekr Muhammed b. es-Serî b. Sehl el-Bağdâdî İbnu’s-Serrâc’ın (ö. 316/929) el-Cümel’i, Ebû Bekir Ahmed b. Hasan b. ʽAbbâs Muhammed İbni Şukayr en-Nahvî el-Bağdâdî’nin…

Kitâbu’l-Cumeli fi’n‐Nahv ve Netâicu’l-Fikeri fi’n-Nahv Karşılaştırmalı Bir İnceleme

Arapçanın dil bilgisi kurallarını ihtiva eden eserlerden ikisi Ebu’l-­Kâsım Abdurrahman b. İshâk ez-­Zeccâcî’nin Kitâbu’l-­Cumeli fi’n-Nahv ve Ebu’l-Kâsım Abdurrahman b. Abdillah b. Ahmed el-­Has‘amî es-­Süheylî’nin Netâicu’l-­Fikeri fi’n-­Nahv isimli eserleridir. Bu iki eser de ağırlıklı nahiv olmak üzere, hem nahiv hem de sarf konularını ihtiva etmektedir. Netâicu’l-­Fikeri fi’n-­Nahv isimli eserin mukaddimesinde yazar, eserinin ez-Zeccâcî’nin Kitâbu’l-­Cumeli fi’n-­Nahv’in bir şerhi/tertibi olduğunu iddia etmektedir. Bu çalışmanın konusu ve amacı bu iddianın doğru olmadığının ortaya konulmasıdır. Çalışmada öncelikle müellifler ve bütün eserleri hakkında bilgiler verilmiş, ardından çalışmada ele alınan iki eser detaylı bir şekilde tanıtılmıştır. Her iki eser yöntem, muhteva ve üslup yönünden karşılaştırılmıştır. İki eserde…

Irak Hikâyeciliği ve Zu’n-Nûn Eyyûb

Edebi türlerden yalın ve sade bir tür olan hikâye, kolayca anlaşılır bir dil ve üslupla yazılması, kısa oluşu, yaşanmış ve hemen hemen herkes tarafından bilinen olayları veya yaşanması muhtemel olayları dillere pelesenk olacak bir şekilde konu edinmesi gibi özelliklerinden dolayı, toplum içerisinde tarih boyunca ortaya çıktığı ilk günden günümüze kadar varlığını korumuş ve en yaygın bir edebi tür olmuştur. Hatta o kadar yaygın bir tür haline gelmiştir ki, yazılı edebiyattan çok sözlü edebiyat türü olarak günümüze kadar gelmiştir. Her dönemde farklı coğrafyalarda hikâyeciler hikâyeleriyle ün yapmış ve her bölgeye özgü hikâye üslupları oluşmuştur. “Irak Hikâyeciliği ve Zu’n-Nûn Eyyûb” başlıklı bu…

Ters-Yüz Edilmiş Sınıf Yöntemiyle Arapça Eğitimi ve Sarmal Yöntemle Arapça Kelime Dağarcığını Geliştirme

Geleneksel sınıf modeli, öğrencinin sadece pasif bir katılımcı olduğu ve öğretmenin kontrolünde yürütülen bir modeldir. Bu model öğrenen özelliklerinin, öğrenme beklentilerinin ve eğitsel teknolojilerin etkisiyle, son zamanlarda değişim göstermektedir. Bu değişim neticesinde sınıf dışı zamanın kullanımı yönünde yeni yapılanmalar zorunlu hale gelmektedir. Bu yapılanmalardan biri de ters-yüz edilmiş sınıf modelidir. Ters-yüz edilmiş sınıflarda sınıf içi etkinliklerin öğrencilere sınıf dışında sunulması, geleneksel yapıda sınıf dışında yapılması beklenen ödev ve etkinliklerin de sınıf içerisine taşınması olarak tanımlanmaktadır. İlk defa Bruner tarafından ortaya atılan sarmal yöntem ise, öğrencinin bilgileri keşfetmesi ve anlamlandırmasını kolaylaştırmak için eğitim programının sarmal bir yapıda düzenlenmesi gerektiği tezi üzerine…

Tasavvuf Şairi Nablusî ve Şiirleri

Bir tasavvuf erbabı olarak 1640-1731 yılları arasında Dımaşk’ta sûfi bir hayat yaşamış olan mutasavvıf Abdulganî b. İsmail en-Nablusî, pek çok ilim dalında çalışmaları bulunan, döneminin önemli âlimlerindendir. İslami ilimlerde üç yüze yakın eser telif etmiş olan en-Nablusî, eserlerinin birçoğunda şiirlere yer vermiştir. Eserlerinde yer alan şiirlerin dışındaki diğer şiirlerinden müteşekkil Divânu’d-Devâvin isimli müstakil bir divanı da vardır. Üç bölümden oluşan bu divanının tasavvufi şiirlerin derlendiği üçüncü bölümü, Divânu’l-Hakâik ve Mecmuʻu’r-Rekâik ismiyle Muhammed Abdulhâlık ez-Zenatî tarafından tahkik edilip yayımlanmıştır. Zenatî’nin tahkiki temel alınarak hazırlanan bu çalışmada, şair hakkında bilgiler verilmiş, bahsedilen divandaki şiirler muhteva, şekil ve üslup yönlerinden ele alınıp, şiirlerin…

Arap Şiiri Ansiklopedisi Programı (el- Mevsûʻatu’ş-Şiʻriyye)

Şiir insanın muhatap aldığı kişi veya topluluğa karşı duygularını en etkili bir biçimde aktardığı, yaygın bir şekilde kullanılan edebi bir türdür. Bütün dillerde ve kültürlerde bir edebi sanat olarak yer alan şiir Arap toplumu ve Arapça dili için de önemli bir unsurdur. İslam öncesi Cahiliye döneminden günümüze kadar bu önemini devam ettirmiştir. Binlerce Arapça divan kaleme alınmış, bu divanların bir kısmı incelenmiştir, bir kısmı ise incelenmek üzere araştırılmayı beklemektedir. Teknolojik gelişmeler ışığında, kitap yapraklarında araştırılmayı bekleyen binlerce şiir dijital ortamlara aktarılmaya başlanmıştır. Binlerce şairin divanının yer aldığı dijital programlardan birisi de el-Mevsûʻatu’ş-Şiʻriyye isimli programdır. Bu programda İslam öncesi dönemden günümüze…

Arapça Eğitiminde “Cümleden Gramere” Yöntemi

Dil, toplum hayatında insanların birbirini anlamasını ve birlikte yaşamasını sağlayan bir iletişim aracıdır. Dil, insan hayatının keyfiyeti için önemlidir. Çünkü insan ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz ve birçok ihtiyacını başkalarından yardım alarak giderir. Dolayısıyla herhangi bir dili öğrenmek, o dili bilen insanlarla iletişim kurabilmek için önkoşuldur. Kadim bir dil olan Arapça, İslamiyet’in gelişiyle birlikte kutsal bir kitap olan Kur’an-ı Kerim’in dili olmuş, günümüze kadar varlığını ve önemini korumuştur. Anadili Arapça olmayanlara bu dilin öğretilmesi için farklı coğrafya ve farklı dönemlerde medreselerde veya devletin resmi eğitim kurumlarında Arapça dersleri verilmiştir. Verilen Arapça eğitimlerinde nahiv ve sarf temelli bir eğitim uygulanmıştır. Gramere dayalı…

İlahiyat Fakültesi Öğrencilerine Verilen Arapça Hazırlık Eğitimine Dair Bir İnceleme

Bu araştırmanın konusu, İlahiyat veya İslami İlimler fakültelerinde okutulan Arapça hazırlık eğitiminin değerlendirilmesi ve bu eğitimin kalitesinin arttırılması için Yapılabilecek hususlar hakkında öneriler ortaya koymaktır. Bu doğrultuda bu çalışmada Bitlis Eren Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Zorunlu Arapça Hazırlık Sınıflarının 2018-2019 Eğitim ve Öğretim Yılında aldıkları Arapça eğitimi temel alınmıştır. Hazırlık Sınıflarında Arapça eğitimi alan 90 öğrenciye 33 sorudan oluşan anket uygulanmıştır. Anket sonuçları değerlendirilmiş ve verilen Arapça eğitiminin kalitesi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlardan hareketle, verilen eğitimde eksik durumlar tespit etmek suretiyle, eğitimin daha kaliteli bir düzeye ulaştırılması için önerilerde bulunulmuştur. Araştırmada öncelikle İlahiyat veya İslami İlimler fakültelerindeki Arapça…

Küreselleşme Ekonomi ve Din

Ulusal kültürlerin, ulusalekonomilerin, ulusal sınırların uluslararası bir konuma doğru kaydığı, sosyal ve iktisadi hayatın küresel süreçler tarafından yönlendirilip belirlendiği global bir köyde yaşıyoruz. Bu değişimlerin merkezinde yeni sayılabilecek ve hızlı bir ekonomik küreselleşme fikri yatmaktadır. Farklı farklı ulusal ekonomilerin ve ekonomik yöntemlerin yerel eksende geliştirdikleri stratejiler geçerliliğini hızla kaybederken yeni küresel ölçekte ekonomilerin, ekonomik yöntemlerin ve stratejilerin ortaya çıktığı global köyde, dünya ekonomisi uluslararası hale geldi ve denetim dışı piyasa güçleri, ekonomileri kontrol ve baskı altına aldı. Ulus ötesi şirketler, dünya bankası, uluslararası para ve hisse senetlerinin bağlı olduğu fonlar, hiçbir ulusal devlete tabi olmayan ve piyasa avantajları yönünden en…

en-Nablusî’nin Divânında Muhteva

Konu, tema, muhteva, içerik ve öz aynı anlamlarda kullanılan kavramlardır. Şiirde konu, şiirin kafiye, ahenk gibi biçimsel özelliklerinin dışında kalan ve eserin içini dolduran kısım olarak tanımlanır. Şiirin ilk kelimesinden son kelimesine kadar hangi duygu ve düşünce üzerine yoğunlaşıldığı, şiirde hangi meselenin ele alındığı ve okuyucuya ne söylendiğidir. Bir şairin şiirinde muhteva çeşitliliği, şairin şairlik kudretini göstermektedir.Arap şiirinin gelişmesine katkıda bulunmuş Arap şairlerden birisi de Abdulganî b. İsmail en-Nablusî’dir. en- Nablusî 1641-1731 yılları arasında Dımaşk’ta yaşamış dönemin önde gelen alimlerindendir. Tefsir, hadis, fıkıh, kelâm, tecvit, tasavvuf, şiir, edebiyat, felsefe, mantık, rüya tabiri, seyahatname, tarih, cifr gibi birçok alanda yazdığı 294…

Abdulganî b. İsmail en-Nablusî’nin Divânu’l-Hakâik ve Mecmûʻu’r-Rekâik İsimli Eserinde Edebi Sanatlar

Arap şiirinin ve belagatının gelişmesine katkıda bulunmuş Arap şairlerden birisi de Abdulganî b. İsmail en-Nablusî’dir. en- Nablusî 1641-1731 yılları arasında Dımaşḳ’ta yaşamış dönemin önde gelen alimlerindendir. Tefsir, hadis, fıkıh, kelâm, tecvit, tasavvuf, şiir, edebiyat, felsefe, mantık, rüya tabiri, seyahatname, tarih, cifr gibi birçok alanda yazdığı iki yüz doksan dört eseriyle, ün salmıştır. en-Nablusî’nin hemen hemen bütün eserlerinde yer verdiği şiirlerinde kullandığı edebi sanatları, kullanım ustalığıyla incelenmesi gereken unsurlardır. en-Nablusî, bu sanatlar vasıtasıyla anlatımını güzelleştirmiş ve anlam yoğunluğunu derinleştirmiştir. Sanatları şiirlerin insicamını bozmayacak düzeyde, yerli yerinde ve kıvamında kullanmaya özen göstermiştir. Şiirlerinde kullandığı sanatlar da, herkes tarafından anlaşılacak basitlikte olup, okuyucu…

Divânu’l-Hakâik ve Mecmûʻu’r-Rekâik

İnsanoğlunun duygularını en iyi şekilde ifade etme ve karşısındakine aktarma araçlarından birisi de şiirdir. Şiir insana özgü önemli bir ifade biçimidir. Bu özelliği ile şiire hemen hemen her toplumda ve her çağda değer verilmiş ve şiir edebiyattaki yerini devamlı korumuştur. Ayrıca şiir, şairin duygularını yansıtmakla yetinmeyip, aynı zamanda şairin yaşadığı çağın ve toplumun sosyal yapısını da resmetmiştir.Bir dildeki edebi ürünlerin en üst örneği olan şiir, Arap edebiyatında da diğer türlere göre en etkili ve yaygın kullanılan edebi çalışmalar olarak kabul edilmektedir. Her dönemde şiirin gücü ve etkisi farklı olmakla beraber, XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Osmanlı Dönemi Arap edebiyatında da şiirin…

Abdulganî b. İsmail en-Nablusî ve Divânu’l-Hakâik ve Mecmûʻu’r-Rekâik İsimli Eseri

1640-1731 yılları arasında Dımaşḳ’ta yaşamış olan Abdulganî b. İsmail en-Nablusî, pek çok ilim dalında çalışmaları bulunan, döneminin önemli bir âlimidir. İslami ilimlerde üç yüze yakın eser telif etmiş olan en-Nablusî, eserlerinin birçoğunda şiirlere de yer vermiştir. Eserlerinde yer alan şiirlerinden başka diğer şiirlerinden müteşekkil, Divânu’d-Devâvin isimli müstakil bir divanı da vardır. Üç bölümden müteşekkil bu divanının tasavvufi şiirlerin derlendiği üçüncü bölümü de, Divânu’l-Ḥaḳâiḳ ve Mecmuʻu’r-Reḳâiḳ ismiyle Muhammed Abdulhâlık ez-Zenatî tarafından tahkik edilip yayımlamıştır. ez-Zenatî’nin tahkiki temel alınarak hazırlanan bu doktora çalışmasında, şair hakkında bilgiler verilmiş, bahsedilen divandaki şiirler muhteva, şekil ve üslup yönlerinden ele alınıp, şiirlerin edebi değeri ortaya konulmaya…

Sekülerleşme ve Din

İnsanlar yaratılışından bu güne kadar birçok sahada yenilikler oluşturmuş ve bu sahalarda da ilerlemeler sağlamışlardır. Mağarada tek başına yaşayan insanın serüvenine bir göz atacak olursak şunları söyleyebiliriz. Yalnız başına ve dış tehlikelere açık bir şekilde yaşayan insan, gecenin ürpertici karanlığından ve yalnızlıktan korunmak için bir başka insana ihtiyaç duymuş ve aile kurumu meydana gelmiştir. Akıllı, bilinçli ve iradeli bir araya gelişlerle toplum oluşmuş ve aile de toplum sisteminin çekirdeğini oluşturmuştur. Yeme – içme ihtiyaçları ve mübadele sonucu ekonomi kurumu, ontolojik olarak, yani eksik ve kusurlu olan insanın tam olan bir yaratana inanma ihtiyacıyla din kurumu, tecrübelerin aktarımıyla eğitim kurumu, aile…

Abdulaziz ʻAtîk Eserleri ve Arap Dili ve Belagatı’na Katkıları

Arap dili ve belagatının gelişimine katkıda bulunmuş olan dil ve belagat âlimlerinden birisi de Abdulaziz ʻAtîk’tir. Abdulaziz ʻAtîk, 1906-1976 yılları arasında Mısır’da yaşamış muasır âlimlerden birisidir. Dil, edebiyat ve belagat unsurlarını derleyip bir araya topladığı eserleriyle, Arap dili ve belagatı alanında, neredeyse tek elden bütün bilgileri vermiştir. Avrupa’da bulunmuş olmasıyla hem doğu, hem de batı kültürlerine vakıf oluşu ona, Arap dili, edebiyatı ve belagatına çok farklı bir perspektiften bakma imkânı vermiştir. Bu makale, Abdulaziz ʻAtîk’in hayatı, eserleri ve Arap Dili ve Belagatına katkılarını ele almaktadır. Müellifin hayatı ve eserleri hakkında herhangi bir çalışmanın bulunmaması, bu doğrultuda bir çalışma yapma ihtiyacı doğurmuştur.…

Türkiye’de Küreselleşmeye Karşı Ekonomik Tepkiler ve Din

5-7 Eylül 2005 tarihlerinde, Ankara’da, Türk Sosyal Bilimler Derneği, Küreselleşmeye Güney’den Tepkiler başlıklı uluslar arası düzeyde bir sempozyum düzenledi. Bu sempozyum, sermayenin emperyalist sistemin çevresinde gerçekleştirmekte olduğu tahakküme karşı entelektüel, akademik, siyasal ve toplumsal direniş eylemleri üzerinde bir tartışma ve deneyim alışverişi olması amacıyla düzenlenmişti. Sempozyumun düzenleyicileri, küreselleşme ya da neoliberal politikalar ve dönüşümler olarak adlandırılan süreçlerin, aslında sermayenin toplumlarımız üzerinde tam, sınırsız bir tahakküm oluşturma çabası olarak anlaşılması gerektiğini savunmuşlardır. Küreselleşme gerçekten de ekonomik ve siyasi bir tahakküm oluşturmakta mıdır, yoksa küreselleşme, global köyde ekonomik istikrarı sağlayarak herkesin eşit ve müreffeh bir hayat yaşamalarını mı sağlamaktadır? Biz bu çalışmamızda,…

Descartes’ta Metafizik – Fizik İlişkisi

Felsefenin en eski ve temel meselelerinden birisi varlık problemidir. Varlığın özü ve mahiyeti hakkında bilgi vermeye çalışan felsefe dalı ise Metafizik veya Ontoloji (Varlık Bilimi) dir. İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren, insanlar, evrenin ve bu evrende var olan nesnelerin ilk nedenlerini araştırmaya koyulmuşlar ve evrende var olan nesnelerin ilkelerini çeşitli düşüncelerle ifade etme yolunu seçmişlerdir. Bu bağlamda ilkçağdan günümüze kadar birçok filozof, varlığın mahiyeti ve özü üzerine düşüncelerini belirtmiş ve bu düşüncelerini kurdukları sistemler desteğinde savunmuşlardır. Şüphecilikten yola çıkarak kendi varlığına ulaşan, kendi varlığından Tanrının varlığına ulaşan, Tanrının varlığından da eşyanın varlığına ulaşan, eşyanın varlığından tekrar Tanrıya ve kendi varlığına dönen,…